42,5354$% 0.07
49,5729€% -0.06
56,7693£% -0.04
5.745,37%-0,12
3810210฿%-2.76357
128862Ξ%-4.31601
02:00
06 Ekim 2025 Pazartesi
Kendi kader yolculuğunuzu keşfetmenin zamanı geldi.
’KİM HAKLI?’
Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan G20 sonrası kritik açıklamalar: 20 yıl önce hayal dahi edilemeyen yerlere geldik
90’ lardan günümüze zamanın iz bırakamadığı bir ses… Pınar Aylin
Sosyal medya, artık sadece bir eğlence aracı değil; günümüzün vazgeçilmez bir parçası hatta hayatın ta kendisi.
Sabah uyanır uyanmaz daha kirpiğimiz yastıktan ayrılmadan elimizi telefona uzatıyor, gün boyu telefonlarla geziyor, binlerce kez ekran kaydırarak paylaşımları takip ediyor, kendi hayatımızdan kesitler sunuyoruz. Kimin ne yaptığı, ne yediği, ne söylediği her an elimizin altında malum.
Peki ya bu sanal dünyanın müzik sektörüne yansımaları ?
Onların haksız savaşları ?
Özellikle de şişirme sosyal medya paylaşımları, haksız yapay beğeni patlamaları ve satın alınmış başarı hikâyeleri gerçekten bir yeteneği mi parlatıyor bu sistem, yoksa sadece geçici bir illüzyon mu üretiyor?
⸻
Gözümüzün önünde büyüyen birçok müzisyen… Kendi sözünü yazan, geceler boyu düzenlemeyle uğraşan, yeteneğiyle, sesiyle üreten insanlar… Elbette bu isimler hâlâ var ve değer görüyor. Ancak bir de sürekli bir yerlerden fırlayan, hiçbir altyapısı olmadığı halde, sadece birkaç parıltılı post ve PR çalışmasıyla bir anda milyonlara ulaşan ve ne hikmetse “fenomen” haline gelen müzisyenler daha fazla karşımıza çıkıyor.
Hani şu, daha ilk şarkısıyla “trendlerde 1 numara” etiketiyle çıkanlar. Ama sonra sahneye çıktığında sahne toplayamayanlar.
Bu durum, özellikle müziğe gönül vermiş genç ve yeni yetenekler için moral yıkıcı bir eşitsizlik ortamı oluşturuyor. Çünkü onlar belki de üretmekle, öğrenmekle, emekle boğuşurken; başka biri sadece “bütçesi” ya da “PR şirketi ” sayesinde algoritmanın zirvesine çıkarak sanal alemlerde üst sıralarda yer alıyor.
⸻
Sosyal medyanın popülerlik ölçütü haline gelmesiyle beğeni (like) ve takipçi (follower) sayıları artık adeta başarılı bir kariyer CV’si gibi görünmeye başlandı. Ajanslar, prodüksiyon şirketleri, markalar, hatta bireyler bu sayıları arttırmak için çeşitli yöntemlere başvuruyor. Bot hesaplar, satın alınmış beğeniler, karşılıklı takipçi anlaşmaları…Tüm bunlar gerçek olmayan bir popülerlik balonu oluşturuyor. Ne yazık ki birçok sanatçı da bu döngünün içinde kalabilmek için gerçekten müzik yapmaktan çok, içerik üretmeye yöneliyor. Kimi zaman şarkıdan önce TikTok koreografisi planlanıyor. Üretimin yerini algoritma hesapları alıyor.
Sosyal medya artık bir sahne değil, bir simülasyon.
Bir müzisyenin videosu yüz binlerce izlenme alıyor ama altındaki yorumlar bomboş; ya da bir şarkı 5 milyon dinlenmiş görünüyor ama konserinde ön sırayı bile dolduramıyor. Bu çarpıklık sanal dünyanın gerçeği yansıtmadığını gösterdiği gibi, sadece bir çelişki değil, aynı zamanda sanatın itibarını sarsan bir gerçeklik.
⸻
Peki bu durumun müziğe ve müzisyene etkisi ne?
Birincisi, gerçek yeteneklerin geri planda kalma riski artıyor. Algoritmalar “çok etkileşim alan” içeriği öne çıkarıyor. Bu da sanatsal değer yerine, pazarlama stratejilerinin kazandığı bir düzen oluşturuyor. Yani parası olan daha çok görünüyor ve sanal vitrin işlemeye devam ediyor. Böyle bir ortamda; yeteneği, emeği ve özgünlüğüyle öne çıkmak isteyen müzisyenler, sistemin dışında kalma riskiyle karşı karşıya.
İkincisi, dinleyicininde kafası karışıp algısı bulanıklaşıyor. Dinleyici, gerçekten iyi bir müzik mi dinliyor, iyi bir sanatçı mı, yoksa dijital olarak “şişirilmiş” bir ürün mü olduğunu ayırt edemez hale geliyor. Like sayısına, izlenme rakamına bakarak karar veriyor. Ancak bu veriler gerçeği yansıtmıyor; sadece iyi bir illüzyon yönetiminin sonucu.
Üçüncüsü ve belki de en tehlikelisi, sanatçının odak noktası değişiyor. Müzik yapmak, üretmek, kendini geliştirmek yerine; sanatçı artık şu soruya takılıyor: Ve yarış başlıyor;
“Bu paylaşım daha çok beğeni alır mı?”
İşte tam da bu noktada müzik, bir sanattan ziyade, algoritmalara oynayan bir “ürüne” dönüşüyor. Bu da hem üretim sürecini sekteye uğratıyor hem de ruhunu yitiriyor.
⸻
Tabii ki sosyal medya tümden kötü değil. Hatta doğru kullanıldığında bağımsız sanatçılar için eşsiz bir vitrin, güçlü bir platform. Dinleyiciyle doğrudan bağ kurmak, kendi kitleni oluşturmak, ana akıma kafa tutmak için bir devrim niteliğinde. Ancak bu araçların, gerçek değerlerin önüne geçmemesi gerekiyor. Yoksa parlayan her şeyin altın olmadığını, bu sektör defalarca kanıtladı.
⸻
Sonuç olarak, müzik dünyasının bu şişirilmiş sanal balonlardan arınması, yeniden emeğin, yeteneğin ve özgünlüğün öne çıktığı bir dengeye kavuşması gerekiyor. Belki zor bir yol ama gerçek sanatın yolu çoğu zaman uzun olmuştur. Bugün parayla gelen alkış, yarın sessizliğe karışır. Ama içten gelen yetenekli bir melodi, bir gün mutlaka duyulur.
Ve ben bir gün sahte alkışların sustuğu, digital oyunların sona erdiği, sahte parıltıların algımızı boyamadığı, gerçeklik algısını tekrar kazandığımız, yeteneğin ve gerçek sanatın ayakta alkışlandığı bir dünya dileğiyle bir sonraki yazıya kadar sizinle vedalaşıyorum…
🎼
Sevgiler,
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere.